9 günlük tatilde zaman tünelimiz sayısız kum deniz güneş fotoğrafı ile doldu taştı.. Bol paylaşımlı, bol su altı kameralı, kumlu, rüzgarlı bir tatilin de sonuna geldik 🙂
Öncelikle hepinize sendromsuz pazartesiler 🙂
Peki neden paylaşmadan / beğenmeden / yorum yapmadan duramıyoruz?
Dijital iletişim neden yüz yüze iletişimden daha kolay?
Yüz yüze alışverişte her an pazarlık ihtimalini zorlarken, kaçımız bir e-ticaret sitesinden indirim talep ediyoruz? Bilgisayarlarla aramızda teklifsiz bir ilişki var, kendimizi daha güçlü ve yenilmez hissettiğimiz noktalar…
Paylaşım bizim için yeni bir olgu değil aslında, önceleri öğle tatilinde yemek yerken havalı bulduğumuz şeylerden bahsederken şimdi aynı şekilde paylaşmaya anlatmaya devam ediyoruz, sadece daha çok ve online olarak.
Yaşadığımız bilgi çağı gereği daha çok bilgiyi, daha çok kaynaktan, daha çok insanla, daha sık paylaşıyoruz.
Customer Insight Group tarafından 2,500 online “paylaşımcı” ile yapılan araştırmanın sonuçlarına göre; insan, doğası gereği “paylaşıyor”. İhtiyaç piramidinde güvenlik, sahiplenilme duygusu, itibar görme dışında piramidin en üstünde kendini var etme / kendini gerçekleştirme geliyor. Paylaşma, sosyal platformlarda iz bırakma, kendini var etme noktasında bizleri tatmin ediyor.
Neden paylaştığımıza gelince, bir kaç maddede özetlemek mümkün
- Sanal bir empati ifadesi olarak: Yakınlarımızın mutlu anlarında reaksiyon vermek bir el kaldırma, “buradayım” deme biçimi olarak “beğeniyoruz”.
- Değerli & eğlenceli olduğuna emin olduğumuz ürün/ aksiyon/ içerikleri çevremizdekilerin de görmesini istemek: %49 oranı ile belirli ürünler ya da konular hakkında diğerlerinin fikirlerini etkilemek için paylaşıyoruz.
- Kendimizi gerçekleştirme güdüsü ( self-fulfillment) dünya konularına dahil olduğumuzu göstermek: %69 oranı ile insanların yorup yapıp, paylaşacağı içerikler yaratmak bizi daha değerli hissettiriyor.
- Durum bildirimlerini neden paylaştığımıza gelirsek, yakın dönemde “güvende” olduğumuzu yakınlarımıza duyurmak dışında araştırmalara göre %37 ile diğerlerinin neye inandığımızı ve gerçekte kim olduğumuzu diğerlerinin bilmesi için paylaşım yapıyoruz.
“Like” ( Beğeni) online dünyada insan iletişiminin sayı birimi olarak geçiyor ve her like kendimizi akan zaman tüneline daha dahil hissettiriyor. Facebook da geçtiğimiz yıl aldığı yeni karara kadar neleri beğenip nelere yorum yaptığımız ve bunların kayıt altında tutulması konusunda oldukça ilgiliydi.
Karşınıza çıkanları beğenerek, şu ya da bu şekilde kendimize ve başkalarına bireysel olarak oyunda olduğumuzu göstermenin, arkadaş çemberimiz dahilinde ilişkilerimizi derinleştirmenin bir yolunu bulmuş oluyoruz. Her like tıklamasında bir de yorum yapıyorsak gerçekten dijital dostluğun gerekliliklerini gerçekleştirmiş oluyoruz. Gerçekten beğendiğimiz için mi “like”lıyoruz yoksa bizi buna zorunluluktan iten nedir? Sadece paylaşan kişiden dolayı günde kaç tane “destek” like’laması yapıyoruz?
Gerek bumerang etkisi için ( like’a like / fav’a fav ), gerek arkadaş hatırı için beğenmeye devam ediyoruz. Facebook yeni duygu paylaşımları geliştirmesi ile sadece beğenmenin dışında, paylaşan kişi ile aynı duygu durumları içinde olduğumuzu göstermenin imkanını bulabiliyoruz.
İnsanların mutluluklarında, üzüntülerinde yanlarında olmak, iyi gün kötü gün dostu olmak online platformlarda kendimizi var etmenin bir yolu olarak artarak devam edeceğe benziyor.
Peki siz neden paylaşıyorsunuz?
Görsel: Unsplash